KUR’AN-I KERİM GÜNEŞ
GİBİDİR.
“Belhüve Kur’anün mecid - Evet O
Kur’an yenidir (tazedir), tazelenmektedir ve asildir.” (Buruc - 21)
Kur’an-ı Kerim, Tanrı’nın
büyük bir Nurudur. Asıl “Nurların kaynağı” olan “Levh-ü
Mahfuz (korunan Levha)” dadır. O, tamamen büyük bir “İlim
Güneşi”dir. Tanrı, Güneşi “Mecid, tazeleyen (yenileyen ve asil)”
adıyla her an tazelediği gibi; Kitabı(Kelamı) olan Kur’an-ı Kerim’de,
Güneş gibi her an tazelenmektedir.
Çünkü Kur’an, Tanrı’nın
“Kelam Sıfatı”dır. O halde “ezeli ve ebedi”dir.
Tanrı’nın Zatı (Varlığı) ezeli ve ebedi olduğu gibi, Sıfatları, yani nitelikleri
de Kendisiyle beraber ezeli ve ebedidir.
Allah’ın kelamı da kendisi
gibi kadimdir. Tanrı Nur olduğundan, Sıfatları da (nitelikleri, nicelikleri)
Nurdur. Nur daima tazedir. Daima taze olan, hem sürekli yararlı;
hem de sürekli güzeldir. Taze olandan, hiçbir zaman usanılmaz. Güneş gibi…
Güneşten hiç usanmıyoruz! Her an… Geçmişte ve şu anda faydalanmaktayız.
Gelecekte de faydalanacağız… Kur’an-ı Kerim’de Tanrı’nın sıfatı olduğundan;
Ondan da her zaman faydalanırız. Ve ondan hiç usanmayız. Yeter ki Onun,
“Nur olduğunu” bilelim. Yunus’un dediği gibi:
‘’HER GÜN DOĞUCULARIZ(Güneş gibi) KİM BİZDEN
USANASI’’
Kur’an’da, “dış ve iç
alemin” bütün sırları, gerçekleri vardır. Bunu bilen için “her
an”, bitip tükenmez bir Güneştir. Ondan hem kendisi faydalanır; hem de,
O’na ayna olduğundan; başkalarına da yansıtır. Onları da yararlandırır.
Tanrı’nın “İlim ve
Hikmet Güneşi” olan Kur’an, bu nedenle “en büyük
Mürşid”dir. Kur’an-ı, Mürşid-i Azam bilen, O’ndan yararlanan ve
“övülmüş güzel ahlaka kavuşan ve Hakkı kabul edene ” gerçek ALİM, ARİF
denir. Çünkü “İslam, gerçeği teslim etmek, kabullenmek”
anlamındadır. Bunun zıddı, “Batıl yanlış ve
eğri’’ demektir.
Ancak, Kur’an-ı
Kerim’i bilgin, büyük Veliler yansıtabilir. Kur’an’ın batınını (iç anlamını) da
bilen, büyük Velilerdir. Onlar, Kur’an’ı yansıtan “ayna” olarak, halkı “irşad”
ederler. Yoksa Mürşid Kur’an’dır deyip, O’nu yansıtan Veliyi (bilgini) bırakmak,
demagoji yapmak olur. Çünkü Kur’an, “İlim”dir.
“Alim, O’nu bilen demektir. İlmi, ancak bilen, bilmeyene öğretir.
Yoksa kimse kendi kendine Kur’an’ın gerçek ilmini(Zahir batın)
öğrenemez. Bazı “müstesna” kişiler ayrı. İstisna, kuralı bozmaz.
Onlara tasavvufta Üveysiler denir. Veysel Karani’nin Peygamberi(S.A.V) görmediği
halde Peygamberden ruhen faydalandığı gibi. KÂİNAT (evren) da, ALLAH’ın GÖRSEL KİTABIDIR. İNSAN
DA CANLI KİTABIDIR.
Sonuç olarak; Mürşid
Kur’an’dır. Hatta Mürşid-i Azamdır. Ancak Onun, zahir-batın sırlarına eren Arif
bir Veli olmadıkça, Kur’an’ın sırrına vakıf olmak olanağı yoktur. Buna SIRRI
KUR’AN’A MAZHAR OLMAK DENİR. Ruhu Azam’a vasıl olmayan Allah’ın ilk belirtisi
RUHU AZAM HAZRETİ MUHAMMED’İN(s.a.v) RUHUNUN KUR’AN OLDUĞUNU BİLEMEZ. MUKADDES
VE İLK RUH, HAZRETİ MUHAMMED’İN RUHUDUR. O GÜNEŞ GİBİDİR. YILDIZLARIN KAYNAĞI
GÜNEŞ OLDUĞU GİBİ; MÜMİN RUHLARIN KAYNAĞI DA RUHU AZAM HAZRETİ MUHAMMED’İN
RUHUDUR. Peygamber Efendimiz(S.A.V) buyurur:''Ene minellahi vel muminine
minni''(*)(Ben Allahtanım , müminlerde bendendir.)Yani benim ruhumun aslı
Allahtır. Müminlerin ruhlarının aslı da benim ruhumdur.BU KUTSAL RUHU AZAM (en
büyük ruh) ALLAH’IN KADİM SIFATIDIR. BUNA HAKİKATİ MUHAMMEDİYE DENİR.
Hz. Ali (k.v.) efendimizin,
“Ene Kur’anı natık - Ben canlı Kur’an’ım” sözü, işte bu anlamadır.
(1) Anlayan anlar…
(1) Yüce
Peygamberimiz (a.s.v.) buyurur: “Ali, Kur’an ile beraberdir. Kur’an da Ali
iledir. (Cennetteki) havuzda bana gelmelerine kadar asla ayrılmazlar. “(Feyz’ül
Kadir, C.4, S.356) Taberani, Ümmü Seleme (r.a.) annemizden.
Ayrıca;
Hz. Ali (k.v.) buyurur: “Ben Kur’an-ı Kerim’in her Ayetinin nerede , ne
hakkında ve kim hakkında nazil olduğunu bilirim.” (ibn Sad-Tabakat, Buhari
ve Müslim)
Yüce
Peygamberimiz (a.s.v.) buyurur: “Benden sonra Ümmetimin bilgini, Ebu Talip’in
oğlu Ali’dir.” (Selman r.a.’den) Bakınız: Hz.Peygamberin dilinden Dört
Halife, A.Fikri Yavuz İst.-1981
Sevgili
Peygamberimiz buyurur: “Kur’an ile insan aynı batındandır.”
(Lübb’ül-lübb-Özün Özü, Muhyiddin Arabi, S.30, Çev.A.Akçiçek, Rahmet Yayın
1968 - İst.)
Bu
Hadisi Şerife göre; Ruh-u Evvel, Ruh-u Azam olan büyük Muhammedi Ruh ile
Kur’an-ı Kerim aynıdır. İnsan-ı Kamil-Adem’in nefsi Kur’an’dan başkası değildir.
Hz. Şah-i Velayet İmam-ı Ali Alaeyhisselam’ın, “Ben Canlı Kur’an’ım” demesi bu
gerçeği bildirir. Hz.İmamı Ali'nin ''Ene noktatun taht-ı ba''(Besmelenin ''BA
HARFİ'' nin altındaki nokta benim) kutsal sözü de bu anlamadır. Çünkü
Kur'an'ın''BESMELEDE'' besmelenin de 'BA' harfinin altındaki noktada
gizlendiğini hem Aliyyel Mürteza Efendimiz hem de Ehl-i Tasavvuf beyan
etmektedir.
KÂZIM YARDIMCI/ADIYAMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder